13 Şubat 2017 Pazartesi

Gulî Cewer di rojnama Kurdên Adirbêcanê de

Gulî Cewer Axa yê naskiriyê êla Redkan vê hefteyê di rojnameya Kurdên Adirbêcanê  (Azerbeycan) ya bi navê Dîplomat de bû mijare nivîsekê. Di nivîsê de ji boy Gulî Cewer Axa dibêje Torin û Zîlî, lê belê qala êla wî Redkî nayê kirin.


Torina Kosa, berekeke êla Redkan e, êla Redkan jî milekî eşîra Zîla ye. Lê belê di nivîsê tenê qala Torinê û Zîlan kirine.

Nivîs wuha ye:

" Kî bû Gulî-Cewar-Axa?


Gulî-Cewar-Axa general mayorê ordîya Împêratorîya Rûsyayê bû! Kurê wî Eleşeref-Beg jî general mayorê ordîya Împêratorîya Rûsyayê bû! Ew eslê xweda Zîlî ne, û ji torina mala Kosa ne! Alayîke (bi Rûsî divêjin "Polk") eskerê Împêratorîya Rûsyayê li ser navê vê malê dihate naskirinê,jêra digotin Şamşadînovskî Polk! Ji ber ku Şemşedînov nasnavê vê mala mezin bû! Ev mal isajî li cem dewleta padşê Ûris, dahate naskirinê çawa berpirsyarê temamya Kurdê Pişkavkazê! Giranîya vê malê hin li cem dewleta padşê Ûris,û hin jî li nava Eşîret û komêd derdorva gelek gelek bû! Û her usa heleqetîyêd vê malê, li mala Şahê Îranê ra jî hebûn! Kalkê min Ûsivê Xwedo jî,ku jêra digotin"Ûsiv-Axa",serdewatîyê vê malê bû! Isa jî Ûsivê Xwedo heval û dostê Varantsov-Daşkov bû,kîjan cîgirê çarê Împêratorîya Rûsyayê"Nîkolayê- Duyemîn"di dereca pişkavkazêda bû! Û her usa Varantsov-Daşkov, krapê Nîkolayê-Duyemîn bi xwe bûjî! Bira rehma Xwedayê dilovan li ruhê kal û bavêd me vin!!!"




18 yorum:

  1. Güneybatı Kafkas Geçici Hükûmeti (OSMANLICA: Cenub-ı Garbi Kafkas Hükümet-i Muvakkate-i Milliyesi) Cenub-ı Garbi Kafkas Hükümet-i Cumhuriyesi 3 Kasim 1918 Kuruldu 13 Nisan 1919 yıkıldı. Ayrıca Hükümete yardımcı olmak üzere Aşiret Reisi Ali Eşref Bey seçilmişti. Eşref Şemseddinov ve Eşref Paşa olarak bilinen Ali Eşref Bey, hayatının son günlerini Iğdır’da geçirmiştir. Iğdır’da akrabaları ve aileleri Redkanlı Aşiretinin “Güllü Cevher Ağa” oymağındadır.

    Guli Cevher Ağa, 18. yy sonlarına doğru Diyarbakır üzerinden Sürmeli Çukuruna gelip yerleşmiştir. Torun ailesindendir. Guli Cevher Ağa’nın Kolikent (Aralık İlçesi) köyünde kümbeti bulunmaktadır. Guli Cevher Ağa, döneminde saygın biri olarak etrafına 114 oba toplanmıştı. Türk kaynaklarında adı Cefer Bey’dir. Guli kelimesinin anlamı ise yaşlılar arasında şu şekilde rivayet edilmektedir. Guli Cevher Ağa, soyluluk ve asalet belirtisi olarak saçlarını uzatır ve saçlarının kuyruk kısmını örermiş. Kürtçe guli kelimesi şaç örgüsü anlamına gelmektedir. Bir diğer rivayete göre Guli Cevher Ağa, araba dolusu gülü sokaklardan geçerken dağıtırmış. Böylece Güllü ve Guli olarak isimlendirilmiş. Guli Cevher Ağa’nın Eleşref (Ali Eşref) ve Mahmut isimli iki oğlu varmış. Ali Eşref Babasının hanlık yönetimini üzerine almış. Ali Eşref Bey General rütbesine sahipmiş. 1917 Bolşevik İhtilalı olunca Troçki, Ali Eşref Bey’i kendi tarafına çekmek için elçiler gönderdi. Ancak Ali Eşref Bey, Ben Müslüman’ım, komünist idarenin içerisinde yer alamam diye cevap vermiş. Kazım Karabekir Paşa ile yakinen görüşen Ali Eşref Bey, Ramazankent (Aralık İlçesi) köyüne yerleşmiş ve 1928 yılında ölmüştür. Böylece büyük ümitlerle kurulan ancak ömrü çok az olan Aras- Türk Hükümeti’nin yıkılmasından sonra, 15 Kasım 1918’de Kars Müslüman Şurası, Kars’da umumi bir konferansın toplanması için faaliyete geçildi. Bu konferansa Iğdır’dan Reşid Bey Şemseddinov iştirak etmiştir. Bu şuranın ikinci toplantısı Cihangir oğlu İbrahim Beyin başkanlığında toplanarak faaliyet sahasını genişletmiştir. Batum, Kars, Artvin, Oltu, Ahıska, Sürmeli ( Tuzluca Iğdır, Aralık) Ahılkelek ile Eçmiadzin’in batı bölgesi dâhil edilmiştir. Aras-Türk Hükümeti, kabinesi şu isimlerden oluşuyordu.
    Hükümet Başkanı: Emir Bey Zamanbeyzade
    Maliye Nazırı: Gember Alibey Beneniyarlı
    Harbiye Nazırı: Cinangiroğlu İbrahim Bey
    İnzibat Nazırı: Bağır Bey Rızazade
    Adliye Nazırı: Mehemmet Beyzade
    Harici İşler Nazırı: Hesenağa Sefizade
    Şeyhülislam: Mirze Hüseyin Mirze Hesenzade ve Lütfü Hoca Ekid
    Fahri üye: General Ali Eşref bey

    YanıtlaSil
  2. Ahmet Öner (Torın ailesi üzerine)


    Değerli aile üyeleri Torin veya Torun olarak bizim aile 1574-75 arası Diyarbakır Beylerbeyliği Silvan'dan Kars Ani bölgesine gelip yerleştiriliyorlar. Daha sonra Kars ve D.Beyazid yeni yurt ediniyorlar. 1638 yılında 4.Murad Erivanı alınca sonradan İran'la sınır anlaşması yaparlar ve şimdiki sınırlar çizilir, bizim aile üç bölgeye ayrılır ve Kars-D.Beyazit Erzurum Türkiye tarafı, İran Hoy Maku tarafında bir aile, Erivan Sürmeli Serdarabat ve Elegöz tarafı ise Rus Çarlık böygesinede yaşamaya başlamışlar.kalmışlar.

    Şemseddin (Büyük Şemdin) Ağa'nın Babası Kösemiş. Köse Süleyman Ağa diyorlar. Zamanla bizim aile Sınırda aktif olunca yani Osmanlı, Rus ve İran'da Biz Kürdler bu beylik yapan ailelere Torun lakabı (Soylu Bey -Nahiye Müdürlükleri anlamında) Toruna Mala Köse demişler Süleyman ağa 1700 yıllarında yaşamış. Diğer ailelere mesela Çunkilere Toruna mala Beyri bey ailesi (Mısır tarflarında gelmiş aile) Toruna mala Şero (Mehmet Şerif Bey ailesi Hayderanlı aşireti (Sudi Arabistan'dan gelmişler) Toruna Mala Xeybo onlarda Spikanlı aşireti ve yarısında çoğu Yezididir. Bizim aile Osmanlı ve Rus Kayıtlarında Zilan Aşireti Redkanlı Taifesi olarak geçiyor.

    Guli Cefar Ağa 1806 yılında doğmuş, 1877 yılında vefat etmiş. Cafer Ağa'nın 5 karısı varmış, bu eşlerden 5 oğlu olmuş 1.nci Hanımı Mağribe Hanım'dan Eyüp Sabri (Eyyüp) Paşa 2.nci hanımı Sultan'dan Ali Eşref Bey 3.ncü hanımı Hanım'dan Mahmut bey. Ahmet Bey ve Mehmet Bey diğer eşleri Sürmi hanım ve Cevaz hanımında ise kız çocukları dünyaya gelmiş. Eyüp Paşa ile Ali Eşref Bey üvey kardeşler, Eyüp Paşa 1830'da doğmuş Ali Eşref Bey'de 1851 yılında dünyaya gelmiş. 1877 yılında Osmanlı- Rus savaşında Guli Cafer Ağa aniden vefat edince, Ali Eşref Bey o dönem Rus ordusunda Teğmenimiş ve savaş esnasında Rus ordusunda yalnız kalır. Rus Komutanlarla anlaşamayınca Eyüp Paşa hakkında iğdam kararı çıkar.Eyüp Paşa Rus ordusunda babasının alayında Albaydı. Albaylık görevini bırakarak idama mahkum olan 21 rütbeli akrabasıyla Osmanlı tarafına gelir ve kısa sürede Zilan aşireti ailesiyle Zor yaylasına yerleştirilir. Hatunoğlularında o dönem D.Beyazit Valisi olan İsmail Hakkı Paşa Eyüp Paşa'yı Tuğgeneral rütbesi verir ve Paşa unvanını verir daha sonra Ağrı'ya Küpkıran, Ziiro, Mengeser, Hıdır , Keri ve Zozan denilen Heftreng yaylasına yerleştir ve buraları Zilan aşiretine verir. Eyüp paşa 1900'da 70 yaşında vefat eder. En büyük oğlu Hüseyin bey Kaymakam olur (Küpkıran'da yaşıyor) ve Hüseyin beyin hanımı ise Bedirhan Beyin 7.nci kızı Hayriye Hanımdır). 2nci oğlu Resul Bey'de Binbaşıdır Ziro'da yaşıyordu. Ali Eşref Bey 5 evlilik yapar fakat çocukları olmaz.1917 yılında Rusya'da Devrim olur ve Çarlık rejimi yıkılır ve General olan Ali Eşref Bey emekli olup, Rusya'dan ayrılıp Iğdır'a gelip yerleşir. 1928 Ramazankent'te vefat eder. Son Torun beyi ailede Kerem bey'e verilir.

    YanıtlaSil
  3. TORUN AİLESİ IĞDIR SEVDASI KİTABINDAN ALINMIŞTIR
    “Güneş Ailesi” veya tarihe mal olmuş ismiyle “Torunlar”, aristok- ratik ve idari bir aile olarak 120 yıl boyunca Transkafkasyadaki Müslüman toplulukları temsilen önemli görevler üstlenmişti. Küçük aile birliğinden ha- reketle gittikçe büyüyen ve güç kazanan, dev bir yönetim ağının başına oturan “Torunlar” ailesi, yöre halkının dilinde ve hafızasında hâlen, eski debdebeli yaşam ve güçlerinden fazla bir şey kaybetmeden yaşamaktadır.
    Gulicevher Ağa, Eleşref Bey, Hasan Bey, Mustafa Bey, Hamit Bey, Kerem Bey, Fettah Bey ,Abdürrezak Bey, Enver (Güneş) Turan (Güneş) Bey vs. gibi saygın isimleri ve liderleri içinden çıkarmış bu aile hakkında ne yazık ki şimdiye kadar tarihi anlamda ciddi bir araştırma yapılmamıştır. Bildiklerimiz, sözel anlatım ve hikâyeler şeklinde kuşaktan kuşağa aktarılarak bugüne kadar yaşatılmıştır. Dileğim, araştırmacı arkadaşların, bu alana yönelip, “Torun Ailesi”nin ta- rihi misyonunu, Çarlık Rusyası ve Kafkasya arşivleri ışığında değerlendirip yazmasıdır.
    TORUNLAR veya Toruna Mala Kosa
    “Torun” kelimesi Kürtçe “Bey” anlamına gelir. Bu ailenin kökeni ta Büyük Kürt Sultanı Selahattin Eyyubi zamanına kadar iner. O yıllar Şam’da ikâmet eden aile, Sultan Selahattin’le aralarında anlaşmazlık çıkınca, Şam’ı terk edip kuzeye, Diyarbakır’a gidip yerleşmişler. Uzun yıllar bu bölgede hüküm süren Torun ailesi, 18. yy sonlarına doğru tekrar kuzey yolculuğuna çıkarak, Sürmeli çukuruna gelip yerleşmişlerdi.
    Torun ailesinin ta Suriye’den beri bağlı olduğu aşiretin adı Kosei’dir. Bu yüzden bu aile halk arasında “Toruna Mala Kosa” olarak da bilinir.
    Mala Resul ve Mala Gulicevher
    Torun ailesi bugün kendi içinde iki ayrı aile şeklinde sınıflandırılmak- tadır: “Mala Resul” yani “Resul’un Evi” ve “Mala Gulicevher” yani “Guli- cevher’in Evi”
    Eleşref Bey, Hamit Bey ve oğulları, Hasan Bey vs gibi isimler “Mala Gulicevher” içinde yer alırlar.
    Bir zamanlar Halfeli yolu üzerinde, dört yol mevkiinde fabrikası olan Ali Bey (Uca) ve uzun yıllar Iğdır’da lokanta işletmeciliği yapan Süphan Bey (Güneş), “Mala Resul” içinde yer alan önemli isimlerden birkaçıdır.
    Gulicevher Ağa (Cafer Bey)
    18. yy sonlarına doğru (1780-1800) Diyarbakır üzerinden Sürmeli
    Iğdır Sevdası
    Çukuruna gelip yerleşen Torun ailesinden Gulicevher Ağa, kısa sürede böl- gedeki Kürt aşiretlerini kendisine bağlamayı becerdi. Bölge, üç imparatorluk -İran, Osmanlı ve Çarlık Rusyası- arasında kıyasıya bgüç gösterisine sahne olduğundan, Gulicevher Ağa, güç dengelerini iyi kullanarak 114 oba yani Kürt aşiret birimini yönetimi altında toplayıp Transkafkasya bölgesinde önemli bir askeri güç yani “Han” veya “Bey” tabir edeceğimiz bir yönetim birimi oluşturmuştu.
    Gulicevher Ağa’nın Türk kaynaklarındaki adı “Cafer Bey”dir. Kürtçe ses uyumu ve telâffuz kurallarını dikkate alınırsa “Cafer” ismi “Cevher” olarak okunur. Gelelim “Guli” ön ekinin nereden geldiğine:
    Bu önek için iki farklı rivayet vardır. Birincisi; Gulicevher Ağa, soy- luluk ve asalet belirtisi olarak saçlarını uzatır ve bunları kadın saçı gibi uzun kuyruk halinde örermiş. Kürtçe “Guli” kelimesi, “Saç örgüsü, kadın saçları- nın arka uzun kısmı” anlamına geldiğinden, Cevher Ağa, zamanla “Gulicevher Ağa” olarak bilinir olmuştu.
    İkincisi; “Gül” kelimesinin Kürtçe karşılığı olan “Gul” kelimesine dayanır. Anlatıldığına göre, Gulicevher Ağa’nın kışlağı ve merkezi Erivan şehri o zamanlar gül bahçelerinden geçilmezmiş. Ne zaman Çar veya Çariçe, Gulicevher Ağa’yı başkente davet etse, Gulicevher Ağa, araba dolusu gülü başkente götürür, sokaklarda dağıtırmış. Böylece “Gul” öneki kendisine yakıştırılmış.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. DEVAMI


      Zor Yıllar ve Eleşref Bey
      Gulicevher Ağa’nın Mahmut ve Eleşref adında iki oğlu vardı. Vefatın- dan sonra oğlu Eleşref Bey, babasının “Hanlık” yönetimini üzerine aldı.Eleşref Bey’in asıl adı “Ali Eşref” dir. Yine Kürtçe fonetik kuralları bu ismin “Eleşref” şeklinde telâffuzuna yol açmıştır.
      Eleşref Bey, general rütbesine sahipti. Kafkas bölgesindeki tüm Müslüman uyruğun “Bey” olarak liderliğini üstlenmişti. Bölgedeki tüm Kürt ağaları ve Müslüman halk, doğrudan Eleşref Bey’in yetki alanı içindeydi. Erivan şehri onun yönetim merkeziydi. Yaz aylarında Orgof (Suveren) köyüne çekilirdi.
      1917 Bolşevik İhtilali olunca bölgedeki dengeler alt üst oldu. Çok geçmeden ülkede iç savaş başladı. Beyaz ordu generalleri Kafkasya’da örgütlenip güç topladıklarında, Troçki, bölgenin güçlü lideri Eleşref Bey’i kendi tarafına kazanmak için elçiler gönderdi. Eleşref Bey’in Troçki’ye cevabı kesindi: “Ben Müslüman’ım. Komünist İdarenin içinde yer alamam. Ama söz veriyorum, Beyaz Ordu güçlerine de yardımcı olmayacağım”
      Nitekim Eleşref Bey, söz verdiği gibi iç savaş boyunca tarafsızlığını korudu. Ancak çok geçmeden değişen koşullar onu istemediği yeni kararlaralmaya zorlayacaktı.
      Genç Sovyet Hükümeti, Anadolu’daki Milli Mücadele güçlerine sıcak bakıyor, bu yüzden Eleşref Bey üzerinde baskı oluşturarak, Kâzım Karabekir Paşa’yla işbirliğine itiyordu. Eleşref Bey, istemeyerek de olsa, bir zaman Karabekir Paşa’yla yazışarak, birlikte bazı stratejiler geliştirdiler.
      Dengelerin hızla değiştiği Kafkasya bölgesinde, Eleşref Bey, son bir kararla, generallik rütbesine ve asalet ünvanına dokunmamak kaydıyla Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşaması için Karabekir Paşa’dan güvence aldı ve Ramazankent’e yerleşti.
      Ancak çok geçmeden Anadolu İhtilâlinin göz bebeği Karabekir Paşa, gözden düşünce, Eleşref Bey’in, hükümet nezdinde güvenebileceği kimse kalmamıştı. 1926 yılında Ağa ve Beyleri Sürgün Kanunu uygulamaya girince, gerçi Eleşref Bey sürgüne gönderilmedi ama asalet nişanları elinden alınarak mağdur edildi.
      Eleşref Bey, 1927 veya 28 yılında Ramazankent’te maddi ve manevi bir mağduriyet içinde vefat etti.
      Eleşref Bey’in Önsezisi
      Torun ailesi içinde bir gelenek oluşmuştu: Lider, vefatından önce bir “Halef” tayin ederdi. Çocuğu olmayan Eleşref Bey, bu görevi yaparken akra- baları içinde liderlik yönüyle ön plana çıkanları bir değerlendirmeye almıştı. Bunlar arasında Abdi Ağa’nın oğlu Hasan (Hesen Beg) ve Mustafa Beyler yetenekleriyle ön plana çıkan iki isimdi.
      Hasan Bey, Bakü Hanı’nın kızı Hüsniye Hanım’la şatafatlı şekilde evlenmişti. Torun ailesinin gönlünü kazanmak isteyen Azeri Han, büyük ser- vet harcayarak, Hindistan’da imâl edilmiş elmastan mücevheratı çeyiz olarak vermiş, bununla yetinmemiş, düğün masraflarını üzerine almıştı. Dillere destan mücevherat ne yazık ki bilinmeyen şekilde ortadan kaybolacaktı. Hatta bir zamanlar Avrupa’daki müzelerde dolaştığı rivayet edildi.
      Hasan Bey, Çar’ın Kafkaslardaki en önemli dayanaklarından birisi idi. Ancak 19 yy’ın sonlarına doğru Hasan Bey, içlerinde Lenin’in ağabeyinin de yer aldığı Narodnik devrimci hareketine sempati duyar. Bu davranışı Çar’ın dikkatinden kaçmaz. Çar, Eleşref Bey’e mektup gönderip, “Moskova ve St. Petersburg’da Nardonik hareketine sempati duyan tüm generalleri ordudan uzaklaştırdık. Sizden beklentimiz, Hasan Bey’in yetkilerinin elinden alınıp, cezalandırılmasıdır” şeklinde istekte bulunur.
      Eleşref Bey, Çar’ın isteğine karşı durur. Çar iki kez Hasan Bey’i azle- der; ama her ikisinde de Eleşref Bey, Hasan Bey’e destek olup onun prestijsi- sini yeniden kazanmasına yardımcı olur.

      Sil
    2. DEVAMI


      (1880’li yıllarda, H. F. B. Lynch isimli bir gezgin yazarın yolu Ağrı Dağı bölgesine düşer. “Armenia” isimli kitabının birinci cildinde ( sayfa 160) Hasan Bey’le ilgili olarak şu bilgilere yer verir:
      Atlardan indiğimizde; zarif görünümlü, üzerinde kahverengi Çerkez gömleği, göğsünde pembe ipekten boyun bağı, gösterişli ve son derece cazibe- li genç bir adam, Rus Çarına sadakat eden Ağrı Dağı bölgesindeki Kürtlerin lideri olarak bize tanıtıldı.
      Güneşten yanmış ten rengi, kahve rengi gözleri ve son derece kültürlü ve nazik davranışlarıyla bu genç adam bize eşlik eden Kazaklarla karşılaş- tırıldığında, bu iki ırk arasında göze batacak ölçüde kendini belli eden farkı kendi lehine koruyordu.
      Bu genç lideri aynı zamanda taşımış olduğu harikulâde öneme haiz unvanıyla da hatırlamak mümkündü. “Şemdin Ağa” olarak bilinen aile un- vanı, etkileyici bir biçim alarak, “Hasan Beg Şemsettinoff” olarak resmi bir kimliğe bürünmüştü.)
      Mustafa Bey, lider olmanın tüm özelliklerine sahipmiş. Ama onun aleyhinde olacak tek kusuru sinirli bir yapıya sahip olmasıymış. Bu nedenle Çar, tam sekiz defa “Beylik” nişanını kendisinden geri almıştı.
      Hamit Bey, daha çok ticaretle ilgiliymiş. Farsça, Arapça, Türkçe gibi dilleri iyi konuştuğundan Hamit Bey, protokol nitelikli toplantı ya da yazış- malarda akla gelen ilk isimdi.
      Hamit Bey’in oğlu Kerem Bey, Torun ailesinin yönetim felsefesine aykırı tarihi bir hata işlediğinden, Eleşref Bey, onu “Halef” olarak tayin etme konusunda ikircikli olmuştu.

      Sil
    3. DEVAMI

      Eleşref Bey, kimin “Halef” olması gerektiğini yoğun şekilde düşündü- ğü bir gün, ani karar vererek, “Torun ailesinin” tarihi görevini tamamladığını, oluşan yeni dönemde aile fertlerinin başka bir yönelim içinde olmaları gerektiği sonucuna varmıştı. Bu şekilde Eleşref Bey, “Halef” tayin etmeyerek bir bakıma Torun şeceresini tek taraflı feshetmiş oldu.
      Ağa ve Beyleri Sürgün Yasası (1926)
      Sürgün ve Mecburi İskân Kanunu uygulamaya konduğunda Torun ailesinden Hamit Bey, Kerem Bey, Mustafa Bey ve Fettah Bey sürgüne gön- derildi. Birey olarak sürgün edilen bu şahısların akrabalarıyla haberleşmeleri engellenmiş; buna karşın hizmetlerine yardımcılar verilerek kendilerine rahat yaşam temin edilmişti.

      Sil
    4. DEVAMI

      Kerem Bey, Aydın; Fettah Bey, İstanbul; Hamit Bey, Manisa ve Mus- tafa Bey de Bursa’ya gönderilmişti.
      EYÜP Paşa
      Torun ailesi mensubu Eyüp Paşa Osmanlı Devleti’ne sığındığı için, Ağrı’nın Küpkıran köyü kendisine hediye edilmiş ve Hamidiye Alay komu- tanlığıyla ödüllendirilmişti.
      Eleşref Bey uzun yıllar Eyüp Paşa’ya karşı hiddet derecesinde kız- gındı. Bu durum ta ki, Eyüp Paşa, 1912 yılında Zilan Deresi’nde yerli ahaliye karşı uygulanan jenosit uygulamasına karşı gelip, direnmesine kadar devam etmişti. Eyüp Paşa, bu davranı- şından dolayı Eleşref Bey’in tekrar sevgi ve sempatisini kazanır;

      Sil
    5. DEVAMI

      aralarındaki güven ve beraberlik yeniden kurulur.
      Eleşref Bey, Hamidiye Alay komutanlarıyla hiçbir askeri veya idari haberleşme içinde olmamıştır. Eleşref Bey, çok kaba bulduğu ve kendi tabiriyle, “Bir sofra düzeni dahi olmayan” bu Kürt liderlerini hiçbir zaman kendi dengi saymamış, onlardan mümkün olduğu kadar uzak durmuştur.
      Eleşref Bey’in, Hamidiye Alaylarına karşı bu denli hassas ve kü- çümser davranmasının asıl nedeni, Hamidiye Alaylarının oluşturulmasında izlenen yönteme bağlıydı.

      Sil
    6. DEVAMI

      Sultan Abdülhamit’in, yüzyıllardır Kürt halkının önderliğini yapmış ve onun güvenini kazanmış Kürt Beylerini atlayarak, aşiret ağalarını ön plana çıkarması, bu kaba saba insanları olağanüstü yetkilerle donatması, Eleşref Bey’e göre Kürt toplumunun dejenerasyonunu hızlandıran önemli bir faktördü. Bu yüzden onlarla siyasi ve askeri beraberlik içinde olmak istememişti.
      Bu arada bölgedeki Kürt ve Azeri Beyleri arasındaki önemli farka dikkati çekmek isterim. Azeri Beyleri, belirli bir şehrin ya da bölgenin beyi olarak görev yapmış ve oradaki toprakların tartışmasız tek sahibi olmuştur. Örneğin Azeri beylerinden Xanbaba Bey, o yıllar Karabağ (Nahcıvan) ve Iğdır’daki Sultanabat bölgesinin hem beyi hem de toprak sahibidir. Kısacası, tüm Azerilere önderlik eden bir Azeri Bey’i yoktur.
      Bu durum Kürt Beyleri için farklı bir durum arz ediyordu. Kafkasya bölgesindeki tüm Kürt aşiretleri ve obaları tek bir yönetimde, yani Torun ailesinin liderliği altında birleşmişti. Bu yüzden, oluşan birlik mülkiyetten ziyade, oluşan bir aşiret konfederasyonunun sevk ve idaresini gerektirdiğinden, Torun Beyleri, siyasi ve askeri anlamda çok daha güçlü şekilde ön plana çıkmışlar; bu nedenle de Çar’ın teveccühünü kazanarak sadece Kürt değil diğer uyruklar üstünde de yönetim hegemonyalarını pekiştirmişlerdi.
      Daha Gulicevher Ağa zamanında, Azeri ve Ermeni Beylerin, rekabet
      ten yorgun düşüp Erivan’ı terk ettiklerini, Tiflis’e yerleştiklerini tarihi bilgiler bize açık olarak göstermektedir. Burukan Aşireti Başkaldırısı
      Torun ailesi yönetimi altındaki aşiretler uzun yıllar büyük uyum ve beraberlik içinde olmuşlardı. Ancak ilk kez, Eleşref Bey zamanında, bilmediğim bir nedenden dolayı, Burukan aşireti liderleri, Torun ailesinin yönetimine karşı başkaldırı denebilecek türden şiddetli bir direniş göstermişlerdi.
      Aslında bu direniş de gösteriyor ki, yeni bir dönem kendini zorla kabul ettirmekte, var olan statükoyu derinden sarsmaktaydı.
      Bu hareketin başka aşiretlere sıçramasından veya onlara örnek olma- sından çekinen Eleşref Bey, büyük sıkıntı içinde, dayanışma ruhu yüksek ve birbiriyle kolayca kenetlenen Burukan aşireti liderlerini ikna etmeye çalışmıştı. Cumhuriyet Döneminde Güneş Ailesi
      1917 Bolşevik Devrimi ve Kafkasya bölgesinde oluşan yeni denge- ler, deyim yerindeyse bir gecede Torun ailesinin tarihi misyonunu yerle bir etmişti. İleri görüşlü ve sağduyu sahibi lider Eleşref Bey bu gerçeği çok iyi anlamıştı. Tarihin bu zorlamasını ve Torun ailesinin engellenemeyen düşüşü- nü kabullenmekten başka çıkar yol yoktu. Nitekim de öyle oldu. Halef göster- meyen Eleşref Bey, aileyi yeni dönemde kendi kaderiyle baş başa bırakmıştı.
      Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında, gerek Sürgün Yasası sırasında veya sonrasında, Güneş ailesi tarihi sınavdan geçmiştir. O dönemi yaşayan kuşak, özveri ve kadirşinaslıkla, çoğu zaman siyasi ve maddi mağduriyet içinde, yeni kuşağı önlerindeki yeni hayata başarıyla hazırlamıştır.

      Sil
    7. SON

      Aristokratik zevklerini kendi halinde devam ettiren Sait Bey, ticaret dünyasıyla haşir neşir olan Abdürrezak Bey ve diğer aile büyükleri, Torun ailesine yeni bir biçim verip, onların fazla ön plana çıkmadan, toplum içinde hak ettikleri saygın yeri devam ettirmesine büyük katkıları olmuştur.
      Torun Ailesi, bugün bölgedeki diğer aşiretlerle kız alıp vererek yeni akrabalık bağları oluşturmuştur. Bu türden evliliklerin ilklerinden olduğun- dan, örnek olarak, Şeyh Ailesinden Şêx Fetto Bey’in oğlu Şêx Sutto’nun, Hasan Bey’in kızıyla yapmış olduğu evlilik gösterilebilir.
      Torun Ailesi’nin değişmeyen özelliği: Tek evlilik
      Bin yıla yakın süredir, Torun Ailesi’nin içinde yer aldığı yönetici kadro, evlilik konusunda hiç değişmeyen bir özellik sergilemiştir: Tek eşli
      evlilik.
      Torun Ailesi liderlerinin özel hayatları yakın incelemeye alınırsa bu gerçek çıplak şekilde görülür. Ancak, eşi vefat ettikten ya da boşandıktan sonra ikinci hanımı kendisine eş olarak getirmesi, bir prensip olarak, Torun ailesinin en belirgin bir özelliğidir.

      Sil
  4. Selamlar torun ailesi ıgdır sevdası kitabının yazarı kim ve bu kitabı nerden buluruz. Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba. Mücahit Özden Hun'dur. Kitap internet üzerinden de satılıyor.

      Sil
  5. Merhabalar ben toruna malbate mala alo ailesinden mihe sileminin 8 ci kuşak torunuyum toruna malbate ailesi ile ilgili sadece büyüklerimizden duyduklarımız ile bilgilenmisiz. Yazılı bı kaynak olarak bilgi alabilecegim bir yer var mı acaba yardımcı olabilir misiniz ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sitede Redki aşireti Torına Malbatê ile ilgili birçok yazı var.

      Sil
    2. Исмаилович18 Aralık 2021 12:18

      Bizim aile efradı Erivandan göç etmişler önce Kars'a sonrada Muş'a gelip yerleşmişler. Tüm Redkilere selam olsun !

      Sil
  6. Bn dedem ramazan kent köyünde doğmuş ali emer diyolar bilgisi olan ulasa bilirmi bana

    YanıtlaSil
  7. selam ya peki örneğin gülü ceveher ağanın sadece erkekler yaıkmış eşlerininisimleri en basiti gülü ceher ağaanın oğlu ahmet bey dedem eşi telli hanım kimdir kimin kızıdır yazılmamış bunlarda yazılmalı bu bir örnektir

    YanıtlaSil
  8. Biz koseyiz van'da derbeyi küyü de kaliyurız Ömer Köseoğlu

    YanıtlaSil