3 Mayıs 2020 Pazar

Erivan Sürgünü Digorlular

Bu yazı dizisi Ayhan Erkmen tarafından Yeni Yaşam Gazetesinde yazılmıştır.


Digor’daki birçok ailenin geçmişi, Ermenistan’ın Elegez bölgelesine dayanır. Ora doğumlu olup, hayatta kalan son bir kaç yaşlı, çocukluk çağlarında gelip yerleştikleri Digor’un Ermeni ve Ezidi köylerinde, geride bıraktıkları köylerinden hayranlıkla bahsederler.

O geçmişe dair anlatılarda; Sovyet devrim saflarında yer alan ve akıbeti belli olmayan birçok Digorlu devrimci ve ailelerine ilişkin dramlar da var. Bunlardan Ûsıvê Sofilerin aile dramı beni en çok etkileyenlerdendir.

Ûsıvê Sofinin dört çocuğunun en büyüğü Evdıla’dır. Bolşeviklerin ‘toprak herkesin’ söylemi dilden dile dolaşıp Elegezin gölgesindeki Qezbin köylerine ulaşınca, Evdıla da kendini tutmayıp o rüzgâra kapılır. Cesareti güven uyandırır ve çarı devirmek için yapılan hazırlık çalışmalarında, sorumlu düzeyinde yer alır. Raporlarını, gelen çoğu talimattaki ‘görünmez yazı’ tekniği ile kaleme alır. Soğanı sıkıp suyunu çıkartır ve o suyu mürekkep olarak kullanır.




Ailesi Evdıla’nın geleceğinden kaygılıdır, onu eve ve köye bağlamak için evlendirme arayışına girerler. Çalışmalar için köyden uzak olduğu bir dönemde, ondan habersiz evlendirirler; başlık parası belasına çare olarak da üç erkek kardeşin, tek kız kardeşi Zelixan’ı, berdel yaparlar. Lakin Xezal’ın dillere destan güzelliği de Evdıla’yı yolundan etmez, yüreğindeki devrim ateşi daha kordur ve o ateşte yanmak için 1917’nin sonbaharında geri dönmemek üzere köyden ayrılır. Hareket başarılı olur, Çar devrilir, Bolşevikler iktidara gelir. Ama sorunlar birden bitmez, Elegezin eteklerindeki Müslüman Kürt köyleri ile karşıdaki Digor’un Ermeni ve Ezidi köylerinde huzursuzluk başlar. Devrim Elegeze geç kalır, ölümden kaçışlar başlar, belleklerindeki travmatik acılarla, Elegez’dekiler Digor’a, Digor’dakiler de Elegez’e göç ederler.

Xezal yıllarca, Evdıla’nın yaratıcısı olduğu devrimin sınırlarının ötesinde, hasretle yolunu gözler. Lakin ne Evdıla gelir, ne de bir haber. Elegez’deki köyü Şor’u özlediğinden, sınıra inat, ara ara ziyarete giden komşuları İsmailê Besê, Evdıla’ya dair her defasında ayrı haberlerle gelir. Lakin son gidişinde o da gelmeyince tüm umutlar yitirilir, Xezal hasrete son verir.

Xezal`a berdel olan, Evdıla’nın bacısı Zelixan`ın eşi de Türkiye`de askere alınır. O da gider gelmez, kara haberi baba evine gelince, Zelixan’a da baba evinin yolu görünür.

Zelixan berdele karşı çıkan ‘ben Xezal’a el sürmem, ha Xezal, ha Zelixan’ diyen abisi Evdıla’yı hiç unutmaz, unutulmasını da istemez. Çocuklarına anlattığı; orduları yenen, çarı deviren, ülke kurup, dört düvele nam salan, masal kahramanıdır abisi.

Zelixan, medreselerde eğitim almış, okuryazar ve zeki bir kadındır. Kürtçe dışında Türkçe Arapça, Farsça bilir, Rusça ve Ermeniceyi anlar. Genç kızlığından beri, çeyizinin en kıymetli parçasıymış gibi sakladığı Ehmedê Xanî’nin ‘Nûbihara Biçukan’ , Melayê Cizirî’nîn `Dîvan`, ve de Bedirxan bey ile Şêx Saîd’i anlatan başucu kitaplarını, okuya okuya, satır satır ezberlemiştir. Ölümünden sonra, 1986 yılında jandarmaca yapılan ev baskınında bu kitaplara el konulur ve akıbeti bilinmez.

Dergâh gibidir, ikinci evliliğini yaptığı Digor Arpalıdaki evi. 80 Darbesi öncesi ülkede ve bölgede örgütlenen devrimci hareketlerin konağıdır. Gelip “Nene`den” anılarını dinler nasihat alırlarmış. Hele Nene birde stran söylerse, keyiflerine diyecek yokmuş.
‘Romê Şêxê min xeniqandin/ Ax felek felek ka Kurdistan ka birca belek’*
‘Derê koza berxê dayika min filitî, gurê kirê çıyayê gilîdaxê nû lê xebitî’ Nene’nin sesinden yaralı tarihin stranları, yürekleri bilermiş.

Evi Tillo’dan köye gelen dewrêşlerin de konağıdır. Köy ahalisi evin hemen önündeki şimşir taşlarda oturur, dewrêşler el defleri ile ritim tutar, Zelixan’la birlikte tüm köye beyitler okurlarmış.

Ezidi kızı Zeynep’in, aşığının yaktığı ve Zelixan’ın söylerken içerlenip zaman zaman ağladığı ‘wî gorî gorî Zeynevê/ dinalim ji kezebê / birîna min têxin şîrê şewê/ kefenê min bibirin dawa dêrê zeynevê.’* stranının devamını ne yazık ki bulamadım.

*Rom Şeyhimi astı/oy felek hani Kürdistan hani bırca belek ( Mir bedirhanın Kasrı)

*‘Zeynebe Kurban olurum / Ciğerden inliyorum/ yarama şap basın/ kefenimi Zeyneb’in entari eteğinden kesin’

Erivan sürgünü Digorlular-2

Feodal değer yargılarının şekillendirdiği geçmiş dönem toplumlarında, öyle güçlü kadınlar yaşamış ki aileleri baba ya da aşiret ismi ile değil, kendi isimleri ile anılır olmuş. Bu güçlü kadınların dünyasına mazhar olan erkeklerin duygu dünyaları da farklı şekilleniyor. Dengbêj Evdalê Zeynikê’nin duygu dünyasının naifliği, ruhunu yoğuran ve yaşamına şekil veren güçlü kadın Zeynik’ın annesi ve diğer bir güçlü kadın Dengbêj Gulê’nin eşi olmasıdır.

İşte Besêya Miho da Zeynik ve Gulê geleneğinden gelen bir kadındır. Eşi Huso genç yaşta ölünce 3 küçük çocuğuna hem annelik hem de babalık yapar, yetmez kayınbabası Ehmedê Sedo’nun sağ kolu olur. Ehmede Sedo’nun ölen oğlu Huso’dan gayri iki oğlu daha vardır; Ûsê ve Cewo, lakin ailede gelin Besê’nin yeri farklıdır, iki oğuldan da ötedir. Ehmed Axa, Çarlık Rusyası’nın Gulavesi, nüfuslu bir liderdir. Adaleti Nuşirevan’ın adaletini aratmaz. Oğlu Cewo nikahlı bir kadın kaçırdığında, evlatlığından red edip, mıntıkadan kovar, tabiri caizse davanın taraflarının önüne atar. Cewo yıllarca aileden uzak yaşar. Gelini zorla değil, gönlü ile kaçan adam, Ehmed ağanın bu adaletine karşılık Cewo’ya ve geline kimseyi dokundurtmaz ve yedi yılın sonunda Ehmed ağaya kendisi ricaya gelir; Cewo’nun bağışlanması ve geri ailesinin içine gelmesini ister.

Ehmed Axa, Cewo’yu bu hatıra bağışlar ‘ancak sadece ailenin yaşadığı mıntıkaya dönebilir’ der. Aile çok varlıklıdır, sayısız sürü, sürünün süreni ile Besê ilgilenir. Gelen konukları Ehmed ağanın şanına yakışır şekilde öyle bir ağırlar ki namı tüm Revan bölgesine yayılır. Ağanın çağdaşı, Çarlık Rusyası’nın diğer bir Gulavesi, nam-ı diyar Guli Cewer Ağa Karahacılı’dan, Besê’nin bu namı hatırına Uzunkent köyüne ziyaretine gelir. Besê bir seksen selvi boyu ve kendinden emin yiğit duruşu ile göreni hayrete düşürüp, hayran bıraktıran, hatun bir kadındır. Guli Cewer Axa dostu Ehmedê Sedo’nun bu yiğit gelini ile övünür ‘Kızım berhudar olasın, asaletin artsın’ der.




1918 yılında sınırlar yeniden şekillenince, Ehmedê Sedo’nun ailesi Erivan bölgesinden gelip Digor’un Ermenilerden boşalan Nexşan köyüne yerleşir. Besê tek oğlu İsmail’i, kendisi gibi güçlü ve otoriter bir kadın olan Eynê ile evlendirdikten kısa bir süre sonra ebedi istirahatına çekilir. İsmail ile Eynê’nin üç kız çocukları olur. İsmail sınıra ve mayına rağmen, dönem dönem, hasretini çektiği, Ermenistan tarafında kalan Uzunkent köyünü ziyarete gider. Eynê buna pek razı değildir, çünkü sınırda yakalananlar casusluk isnadı ile çok ağır cezalara çarptırılırlar. Korktuğu başlarına gelir, İsmail sınırdan geçince yakalanır. Sınır devriyesinin sorumlusu Yüzbaşı Hüsnü bir şartla serbest bırakacağını ve hatta gidiş gelişine göz yumacağını söyler; orda gördüklerini, duyduklarını paylaşmasını ister. İsmailê Besê, beladan kurtulmak için mecburen kabul eder. Hem rahat gidip gelecektir de. Onu Türkiye tarafında beladan sıyıran bu teklif, Sovyet tarafında başına bela salar.

1948 yılında orda yakalanır. Aile bihaberdir. Eynê, yıllarca yolunu gözler, üç kızını tek başına büyütüp, evlendirir. Evde tek başına kalınca ve münasip de bir teklif gelince, kayınçocuklarının tüm ısrarlarına rağmen, kimseye yük olmamak için evlenip, İsmail’in evinden ayrılır. Eynê’nin evden ayrılışının üzerinden kısa bir süre geçmiştir ki, korkulan olur. Kayıplara karışan ve öldü denilip, umut kesilen İsmail’den haber gelir. Sovyetlerde tutuklanıp 24 yıl hapis cezası ile Sibirya’ya sürgün edilmiştir. Stalin’in ölümü ile Sovyetler Birliği’nde bir devir kapanıp, yeni bir devir açılınca, esir kamplarının kapıları da açılır. İsmail’e gün doğar, on yıldır hasretleriyle yaşadığı Eynê ve kızlarına kavuşacaktır.

Türkiye’ye teslim edildiğinde devlet aileye haber salar. Sovyetlerde yakayı kurtarmışken bu defa da Türkiye’de casusluk iddiası ile tutuklanır. Aile ziyaretine gider, sorduğunda, Eynê ve kızlar iyidir derler. İsmail onlara ‘Hüsnü Yüzbaşı sırrını’ ilk o zaman açar. Aile Hüsnü Yüzbaşı’nın peşine düşer, aradan uzun yıllar geçmiştir, birçok yer değiştirip sonun da emekli olmuştur. Hüsnü, yüzbaşıyı bulana değin, aradan 2 yıl geçer. Yüzbaşı tanıklık eder, İsmail Nexşana döner. On iki yıl sonra ancak evine dönebilen İsmail, evi bomboş görünce beyninden vurulur, ev üzerine yıkılır. Kızlarının evlendiği haberini duyup, mutlu olmuştur lakin Eynê’nin gelişinden kısa bir süre önce evlendiği haberi, yüreğini yakar, onu yıkar.

Sibirya’da her gün birileri ölürken kavuşma umudu ile ölüme direnen İsmail, ölmediğine isyan eder. ‘Keşke bir on yıl daha sürgün kalsaydım yahut ölseydim de Eynê’min evlendiğini görmeseydim’ der

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder