İşte söz konusu bölüm:
1966 yılının yaz ayıydı. Ben Evdalê Zeynıkê’yi araştırmak için dolaşıyordum. Bana dediler “Qırımqa (Kırımkaya) köyünden Sıdiqoyê Qırımqayayê Evdalê Zeynıkê’nin Dengbêj Gulê ile atıştığı kılamı (şarkı) iyi biliyor. Hem makamı iyi biliyor, hemde Gulê için Ermenice söylediğini kısmı da biliyor”
Qırımqa köyü bize çok uzaktı. Üstelik o bölgede tanıdıklarım da yoktu. Qırımqa Hınıs’a yakın, halkı da Redki aşiretindendir. O arada halamın kocası Heyderê Gulê de bizim eve gelmişti. Heyderê Gulê’de Kejık köyündendi, oda Redkiydi. Heyder’e dedim:
“Ben Qırımqa köyüne gidip, Sıdiqo ile konuşmak istiyorum. Ama, o taraflardan hiç tanıdığım yok. Nasıl yapsak?”
Heyder dedi:
“Ben hepsini tanıyorum. Hepsi hem amca çocuklarımdır, hem de dostlarımdır. Bende seninle geleceğim.”
Ertesi gün Heyder ile atlarımıza binip, Qırımqa köyüne gidip, Heci Resul’un evine misafir olduk. Dedik “biz Sıdiqo için gelmişiz, onunla konuşmak istiyoruz.”
Bize dediler:
“Vallahi Sıdiqo şimdi köyde değil, Muş’a gitmiş. Bu akşam misafirimiz olun, yarın kesin gelir.”
O akşam Heci Resul’un evinde kaldık. Gece tüm köylüler geldi, muhabbetimiz şenlendikçe şenlendi. Heci Resul’un büyük oğlu Mıhemed şakacı bir tavır ile komşusuna:
“Zıkkım, nedir sen yine Muhtar Cezo (aslında adı Rezo'dur. Ahmed Aras yanlışlıkla Cezo yazmış) gibi yapıyorsun?”
Mıhemed’in o cümleleri ilgimi çekti, dedim:
“Vallahi bu Cezo meselesinde var bir şey.”
Mıhemed dedi:
“Hiç sorma, o mesele uzak ve uzun bir meseledir.”
Dedim:
“Yok. Beni meraklandırdın, anlatacaksın.
Mıhemed başladı;
“Azizim, ben ne söyleyeyim? Otuz yıl önce bir muhtarımız vardı, adı Cezo idi. O zamanlar, buralar da bir kaç tane firar vardı. Bir kaç kişi de Bulanık tarafından gelip onlara katılmıştılar. Buralar da geziyordular. Reislerinin ismi Heseno da Hınıs’ın bir köyündendi. Onlar önce gidip Seyidxan ve Elican’a katılmıştılar, daha sonra da onlardan kopup, buralara gelmiştiler. Deli Kemal’in birliği de bu bölgeye, onları aramaya gelmişti. Ben kendim Heseno’yu görmedim, ama anlatıldığı kadarıyla becerikli, bilgili bir insanmış. Deli Kemal, oraya gitti, buraya geldi, ne yaptı etti, Heseno’nun izini bulamadı. Heseno kendisi çeşitli yerlerde saklayıp, izini kaybederdi. Allah’ın hiç bir kulu nerede olduğunu bilemiyordu. Deli Kemal’de o kadar asker ile hiç bir şey başaramamıştı. Çok zalim bir insandı. Devlet de kendisine izin vermişti; tutuklamak, bırakmak, işkence etmek, öldürmek onun elindeydi. Asıl ismi Ali Kemal idi, albaydı. Zalim ve vicdansız bir insandı, bu sebepten dolayı halk ona “Deli Kemal” diyordu.
Bir gün birisi gidip, imanını satıp:
“Heseno ve arkadaşları Kırımkaya’ya gitmişler. Onlara yemek, su vermişler.” demiş.
Eğer gerçeğini soracak olursan; ne birimiz onun ve arkadaşlarının yüzünü görmüştük, nede yemek, su vermiştik. Bir gün baktık ki, Deli Kemal’in askerleri köyün etrafını sarmış. Köyde ne kadar erkek varsa, hepsini toplayıp, getirip köyün önündeki şu düzlüğe dizdiler. Deli Kemal köylülere dedi:
“Ben kesin bir şekilde haber aldım ki, Heseno’nun çetesi bu köye gelip yemek yiyip, su içmiş. Boşuna kendinize eziyet çektirmeyin; söyleyin kimin evine geldiler, kim yemek ve su verdi?”
Hiç kimseden ses çıkmadı. Deli Kemal bağırdı, dedi:
“Ben şimdi sizlere söylettireceğim.”
Sonra köylüleri sıralı bir şekilde falakaya dizdiler. Askerler köylüleri öyle dövdüler, öyle dövdüler ki, hepsi mest oldu. Köylülerin feryat u figanı, gök yüzünde yankılanıyordu. Daha sonra Deli Kemal’in emri ile askerler durdu. Deli Kemal köylülerin üzerine bağırdı:
“Kim itiraf edip, anlatacak?”
Hiç kimseden ses çıkmadı. Kimse Heseno’yu görmemişti, nasıl kendi kendilerine iftira atacaklardı? Deli Kemal askere bağırdı:
“Gidip Eyşo, Fatoları getirin.”
Cezo pervane olmuş, askerlerin etrafında dönüyordu. Deli Kemal’in o emri ile Cezo askerlerin önüne verip, köyün içinde kadınları çağırıp:
“Gelin, hükümetin paşası sizi çağırıyor” dedi.
Cezo ve askerler köyün kadınları toplayıp, buraya getirdiler. Deli Kemal bağırdı:
“Bana bir kazan kaynar su getirin.”
Cezo aceleyle gidip bir kazan kaynar su getirdi.
Deli Kemal dedi:
“Bir parça keçe getirin.”
Gidip keçeyi getirdiler. Sonrasında çavuşlar kasaturalar ile o keçeyi kesip, bir kaç küçük parçaya böldüler. Deli Kemal kadınlara seslenip:
“Şimdi kocalarınızı izleyin” dedi.
Askerlere dönerek:
"Elbiselerini çıkartın.” Dedi.
Askerler köylüleri yere yatırıp, pantolonlarını, pijamalarını çıkartıp, dizçöktürülmüş bir şekilde oturtup, öylece beklettiler. İşte sen o görüntüyü gözünün önünde canlandır: köylülerin çıplak popoları, kadınlar da izliyor. Deli Kemal o keçe parçalarından birini alıp, sıcak suya koyup çıkartıp, bir köylünün poposunun üstüne koyup, odunla vurmaya başladı. Biraz öyle vurduktan sonra, durup askere:
“Hadi bu seferde sıra sizde. Başlayın” dedi.
Askerlerde aynı şekilde keçe parçalarını alıp, sıcak suya koyup çıkarttıktan sonra köylülerin popolarına koyup, odunlarla dövdüler. Köylülerin çığlık ve bağrışmaları yükseldi. Kadınlar da ağlamaya başladılar. Deli Kemal askerlere seslenip:
“Tamam” Dedi.
Askerler durdu, Deli Kemal yine köylülere bağırdı:
“Oğlum, şu Kürt inadını bırakın. Hepimizi kurşuna dizerim.”
O vakit bir kaç köylü “biz söyleyeceğiz” dediler. Deli Kemal dedi:
“Hah şöyle, siz şu tarafa gelin.”
Diğerlerine dönüp dedi:
“Hepinizi kurşuna dizip, öldüreceğim.”
Askerlere emir verdi, askerler köylülerin önüne dizildiler, Deli Kemal emir verdi:
“Silah doldur”
Silahlardan ‘şak, şak’ sesler gelmeye başladı. Deli Kemal dedi:
“Nişan al”
Askerler silahları kollarına dayayıp, nişan aldılar. Deli Kemal dedi:
“Dikkat”
Askerler başlarını silahlara dayayıp, nişan aldılar, artık “ateş” emrini verecek. En ön sıradaki köylüler, ölü gibiydiler. Halleri yoktu, halsiz bir şekilde zor ayakta duruyordular. O an, muhtar Cezo köylülere seslenip:
“Olo xwe bidin hev, bira gulleyên dewletê vala neçin” (Birbirinize yaklaşın, devletin kurşunları boşa gitmesin” dedi.
Deli Kemal, muhtar Cezoya dönüp:
“Ulan sen ne dedin, ne dedin?” dedi.
Cezo, cadılığı ile cevap verip:
“Komutan, birbirinize yaklaşın, devletin kurşunları boşa gitmesin dedim” dedi.
Deli Kemal dedi:
“Ulan it oğlu it, bunların hepsi senin komşuların. Sen nasıl benim bir iftira yüzünden bu kadar insanı kurşuna dizeceğime inanırsın? Ben gözlerini korkutmak için bunları yapıyorum, it oğlu it.”
Deli Kemal sonra askerlere dönerek:
“Bu it oğlu itin yağcılığı da haddini aştı. Atın yere.” Dedi.
Askerler onu yere atıp, dövdüler. Artık silah öküz sen ne ne yemişsen. Öyle dövdüler ki, mest ettiler. Deli Kemal askerlere seslenip:
“at bin “ dedi.
Askerler acele ile atlara bindi, Deli Kemal “marş marş “ dedi, atlarını sürüp, gittiler.
Seyfettin Kaya:
YanıtlaSilEve hatiye birkırın em gellekî zu bîrvedıkın zulma teddaaya zalıma
Serhat Azadii:
YanıtlaSilEva zülma elbet ye. Rojeki xalazbe
Berı kesi kurmanca naznedıkır a naha bütün dünya nazdıke
Rojeki devleta kırmanca gışke nazbıkın
O.deli.kemal.dedileri.ikde.bir.pulur.koyune.gelmis.amcama.usuf.keceri.kuye.oda.bilmem.demis.ve.sonuda.amcami.hakveis.yanlarinda.öldurmis.vaxta.cu.kerse.trane.siyarbe.here.galke.smo.mecttva.grine.bin.xeta.torane.hisk.bu.
YanıtlaSilKimi öldürmüş ?
SilEvi.cuni.sax.necuye.
YanıtlaSilBu bölgede seyida ve berazi firar ve direnişçilerinden Abdülmecit (Elmecid) ve Abdülhamit (Hemido) isminde iki kişi nasıl olmuşsa onlardan ayrı düşmüş bu zalim deli Kemal Muş bölgesinden beri firarları takip edip ta bu bölgeye gelmiş her nereye gitmişse siz bunlara yer ve yemek diğer tedariklerini görmüşsünüz diye akla gelebilecek tüm işkence çeşidini yapmış kimi yerde keçe kaynatıp üzerine bastırmış kimi yerde portatif kürekle popolarını dağlamış kimi yerde kerpetenle ile diş sökmüş halbuki bu insanlarla hiç bir zaman çatışmayı göze alamamış o dönemde bu yörede bazı milis gücü oluşturmuş onların izini bulduğu zaman milisleri çatıştırıyormuş bu iki insanda asla milislerle çatışmak istemiyormuş kendi insanları olduğu için birgün yine deli Kemal denen cani bunların güzelbaba yöresinde (Kırımkaya köyünün doğusunda bir dağ ve şehitlik) olduklarının ihbarını alıyor milisleri onları öldürmeleri için gönderiyor milisler çatışmaya giriyor içlerinden biri tam hedef ateş açıyormuş (ismini biliyorum fakat isim vermek istemiyorum, çocuklarına ayıp olmasın diye) bunlar bir araya geliyor birbirlerine diyorlarki ya bu kurşunlar askerlerin kurşunu deyil askerler böyle atamaz biri diyor bu kurşunlar filan adamın Hemido diyor biz onu vurmayalım iyi bir delikanlıdır belki bir gün ne yaptığının farkına varır döner en iyisi altındaki atını vurun yayan kalsın peşimizden gelmesin be aynısınıda yapıyorlar. Neticede bir iki mevsim deli Kemal bunları takip eder ve yine hain ihbarcılar vasıtasıyla her ikisinide yakalar,soguya çeker yargısız infaz derlerya o şekilde kim size baktı kim size erzak verdi kim sizi barındırdı gibi sorular soruyormuş cevap alamayınca önce kerpetenle dişlerini sökmüş cevap alamayınca bu sefer askerlerin portatif küreklerini ateşte kızartıp vücutlarının bazı bölgelerine yapıştırıyormuş bu işkenceleri alenen köylerin ortasında halkı başına toplayarak yapıyormuş en sonunda Abdülmecit dayamamış bir kaç kişi ismini vermiş o şekilde acı çeke çeke ölmüş cenazesi ortalıkta kalmış korkudan kimse yanaşamiyor kurda kuşa yem oluyor Hamido ya gelince ne kadar ağır işkence ettiysede ağzından laf alamış dediği tek laf her şeyi tüfeğim sayesinde aldım demiş bu sefer arabanın arkasına bağlayıp köy köy gezdirmiş en son öldüğünü görünce kopal köyü doğusundaki çayırda bırakıp gidiyor cenazesi kaç gün ortalıkta sahipsiz kalmış cenaze işkence dışında bozulma olmamış köpek,kurt ve kuş yanaşamiyormuş. Kaçgün kaldığını tam bilmiyorum en sonunda kopaldaki seyitlerden bir büyüğü cenazesini yıkamış köyün doğusundaki çayırın üst kısmına gömmüş onun tavsiyesi üzerine romatizması olan ve bazı diğer hastalıkları olanlar onun mezarına gider şifa bulurlar sonunda hayırseverler tarafından yanına birde Kümbet yaptılar (şehide Hemido)halende insanlar şifa bulmak için oraya giderler. Diğer taraftan bu işkencelere sevinenler yani buralarda Rewan dan gelen halkı sevmeyen buranın yerlileri biz redkanlar üzerine şöyle bir türkü çıkarmıştılar tabi şimdilerde artık hatalarının farkına varıp söylemiyorlar türkü Kürtçe şöyle başlıyordu “lımılolo lımılolo kemalo deludine xençera ziv dertine pe koka Redka tine” diye devam ediyordu. Selam sevgilerle
YanıtlaSilEllerine sağlık. Büyük bir keyifle okudum 👏
SilAcaba bu kılamın devamını biliyor musun?
Birde ismini yazabilirmisin? Yazını ana sayfaya ekleyelim. Maksat emeğine saygı.
Yazı benim yalnız o bahsettiğim iki şahıs ağrı isyanı sonrasında o direnişçilerden kaçıp zülümden kurtulmaya çalışan insanlar hangi aşiretten olduklarını bulamadım fakat tahmini 1932-36 yılları arasındadır. Düzeltirseniz sevinirim (Yazının üst tarafına bunu ekleyin) başlığında ŞEHİT HEMİDO yazın
Sil