Sayfalar

2 Kasım 2021 Salı

Şehid Hemido

 

“Lı mı lolo lı mı lolo
Kemalo delu dine
xençera ziv dertine
pê koka Redka tine”
Bu bölgede Seyida ve Berazi firar ve direnişçilerinden Abdülmecit (Elmecid) ve Abdülhamit (Hemido) isminde iki kişi, Ağrı Direnişi döneminde, tahmini 1930-32 yılları arasında, nasıl olmuşsa onlardan ayrı düşmüştüler. Birde yanlarında Redki aşiretinden, Mala Mılkut'tan Qecer ve Bılıki aşiretinden biri, toplam dört direnişçiymişler. Bu zalim Deli Kemal, Muş bölgesinden beri firarları takip edip, ta bu bölgeye gelmiş. Deli Kemal her nereye gitmişse, "siz bunlara yer ve yemek diğer tedariklerini görmüşsünüz" diye, akla gelebilecek tüm işkence türlerini yapmış. Kimi yerde keçe kaynatıp üzerlerine bastırmış, kimi yerde portatif kürekle popolarını dağlamış, kimi yerde de kerpeten ile dişlerini sökmüş. Halbuki bu insanlarla hiç bir zaman çatışmayı göze alamamış. O dönemde bu yörede bazı milis gücü oluşturulmuş. Onların izini bulduğu zaman milisleri çatıştırıyormuş. Bu dört kişi de asla milislerle çatışmak istemiyormuş. Kendi insanları olduğu için. Birgün yine Deli Kemal denen cani, bunların Güzelbaba yöresinde (Kırımkaya köyünün doğusunda bir dağ ve şehitlik) olduklarının ihbarını alıyor. Milisleri onları öldürmeleri için gönderiyor. Milisler çatışmaya giriyor, içlerinden biri tam hedefe ateş açıyormuş (ismini biliyorum fakat isim vermek istemiyorum, çocuklarına ayıp olmasın diye). Bunlar bir araya geliyor, birbirlerine diyorlarki "ya bu kurşunlar askerlerin kurşunu değil, askerler böyle atamaz" biri diyor "bu kurşunlar filan adamın" Hemido da diyor "biz onu vurmayalım, iyi bir delikanlıdır. Belki bir gün ne yaptığının farkına varır, döner. En iyisi altındaki atını vurun, yayan kalsın. Peşimizden gelmesin". Ve aynısını yapıyorlar da.

Neticede bir iki mevsim Deli Kemal bunları takip eder ve yine hain ihbarcılar vasıtasıyla dördünü de yakalar. Sorguya çeker, yargısız infaz derler ya, o şekilde "kim size baktı, kim size erzak verdi, kim sizi barındırdı?" gibi sorular soruyormuş. Cevap alamayınca da, önce kelpetenle dişlerini sökmüş, yine cevap alamayınca bu sefer askerlerin portatif küreklerini ateşte kızartıp, vücutlarının bazı bölgelerine yapıştırıyormuş. Bu işkenceleri alenen köylerin ortasında halkı başına toplayarak yapıyormuş. En sonunda Abdülmecit dayanamamış, bir kaç isim vermiş. O şekilde acı çeke çeke ölmüş. Cenazesi ortalıkta kalmış, korkudan kimse yanaşamıyor, kurda kuşa yem oluyor.
 O Bılıki aşiretinden olan da Kırımkaya'da öldürülür. Redkanlı olan Qecer'de yoğun işkencelerden dolayı, Kırımkaya'dan Gopala'ya giderken, Kırımkaya, Gopala, Qeredere ile Sêgıra arazilerinin birleştiği yerde ölünce, arabadan atarlar. Sêgıra köyündeki Redkanlılar onu, Gopala Gediğinde (Gêduka Gopala), Guhıra Heci Evdi'ye yakın bir yerde defin ederler.

Hamido'ya gelince; ne kadar ağır işkence ettiyse de, ağzından laf alamamış. Dediği tek laf "her şeyi tüfeğim sayesinde aldım" demiş. Bu sefer arabanın arkasına bağlayıp, köy köy gezdirmiş. En son öldüğünü görünce, Kopal köyünün doğusundaki çayırda bırakıp gidiyor. Cenazesi kaç gün ortalıkta sahipsiz kalmış. Cenaze işkence dışında bozulma olmamış. Köpek, kurt ve kuş yanaşamıyormuş. Kaçgün kaldığını tam bilmiyorum, en sonunda Kopaldaki Seyitlerden bir büyük, cenazesini yıkamış, köyün doğusundaki çayırın üst kısmına gömmüş. Onun tavsiyesi üzerine romatizması olan ve bazı diğer hastalıkları olanlar, onun mezarına gider şifa bulurlar. Ve sonunda hayırseverler tarafından yanına birde Kümbet yaptılar (Şehidê Hemido). Halen de insanlar şifa bulmak için oraya giderler.

Diğer taraftan bu işkencelere sevinenler, yani buralarda Rewan'dan gelen halkı sevmeyen buranın yerlileri, biz Redkanlılar üzerine şöyle bir türkü çıkarmıştılar. Tabi şimdilerde artık hatalarının farkına varıp, söylemiyorlar. Türkü Kürtçe şöyle başlıyordu:

“Lı mı lolo lı mı lolo
Kemalo delu dine
xençera ziv dertine
pê koka Redka tine...”

diye devam ediyordu. Selam ve sevgilerle.


Hacı Bedir Köse / Karaçoban



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder